Kar Üstünde Kan Damlası
Oyhan Hasan Bıldırki

Kar Üstünde Kan Damlasý Kimlik E Posta Favori Siteler Resimler Dað Manzaralarý Konuk Defterim Radyo TV Kar Üstünde Kan Damlasi Rüyâlar Gerçek Olsa Yeni Bir Güne Doðru Hüseyin Suç Þeftali Çiçekleri Ümit Yorgunu Seni Bekleyecegim Kaderci Gövel Ördek Haziran Þarkýlarý Karanlýk Gecede Yürüyüþ Pusu Çatýþma Hikâyecinin Park Günlüðü Çakýr Keyif Beyaz Gül Martýlar



    

     MARTILAR * Öykü * Oyhan Hasan BILDIRKİ

     Kaderlerinde biraz doluca yaşanacak bir aşk ve sonunda da büyük bir ıstırap vardı... Fakat bunu ne o, ne de ötekisi, deniz köpüğü kadar berrak, martı beyazlığındaki sevgilisi dahi bilmiyordu. Sadece alınyazısıydı bu, o kadar.
     Alınyazısı!..
     Yıldızlar bir başkaydı o gece... Nedense aşk üzerine söyleşmiyorlardı bu akşam. Samanyolu, altın saraya, Gök Tanrı'nın yanına giden yıldız yolu değildi. Sanki eriyip eriyip ayrılıverecek gibiydi. Bu durum, yüreğini hoplatıyordu adamın.
     Adam bekledi. Bir bekledi, iki bekledi. Gelecekti... Hani o, Türkmen kızı ne demişti ona? Beraber engin denizleri aşacaktılar. Denizin ötesindeki sırça saraylar, henüz daha kapıları açılmadık som saraylar onları bekliyordu. Mutluluk dolu bir yolculuk, onları bekliyordu.
     Çok geçmedi yıldızlar, birer birer sönmeye başladılar. Her sönen yıldız, ağlatıyordu adamı saatlerce. Deniz azmıştı. Adama yapılan ihanete de oldukça kızmıştı. Deniz yükseldi. Tam bu sırada Deniz Tanrısı gözüktü adama. Kırmızı oldu kabardı, mavi oldu söndü deniz. Arada bir yeşil de oluyordu. Adam için ümit kaynağıydı bu! Yeşil murat ve gelecek demekti. Adamın yüreğinde sayısız hayâl panayırları.
     Nihayet Demirkazık da söndü. Bu sönüşle birlikte, bütün yıldızlar da kayboldu.
     Kıyıda uzanmış, denizle oynaşan Balıkçı köyü pırıl pırıldı. Adam yürüdü. Daha doğrusu, İlahî kuvvet adamı yürüttü. Denizin kızı gelmemiş, onu yine kandırmıştı. Böyle düşündü adam ilkin! Aslında gerçek de buydu. Yalnız deniz azgındı. Fırtına vardı. Adam, Deniz Tanrısı'na meydan okudu. Fırtınaya da aldırmadı, verdi yürüdü. "Sal"ını azgın sulara bıraktı. Sular, adamakıllı yükseldi. O da yükseldi. Denizin kızı yoktu! Denizin berrak köpüğü, kıpkızıldı... Sular, o azgın sular, sapsarıydı. Adam gidiyordu. Sadece dudağında eski bir şarkı vardı. Sonra çıldırdı, haykırdı. Delicesine ağladı. Denizin kızı hâlâ yoktu.
     Adam, alınyazısına egemen değildi. Yosun kokan, balıkçıl kayalıklar, salı zedeliyordu. Deniz kızını ilk gördüğü yerdi burası. O, ay ışığında sulara karışmıştı.
     Adam ağlıyordu. Haykırıyordu! Azgın deniz de, bu ağlama ve haykırışlara sadece kabarma ile cevap veriyordu. Nihayet bir başkalık oldu. Adamın muhayyilesi durdu. Deniz de yelkenlerini suya indirdi, sakinleşti. Sabaha az vakit vardı. Kayalıklarda denizin kızının yalvaran sesi duyuldu. Adam koştu. Bu koşma, onun sonu olmuştu. Ama mes'ut bir sondu bu!..Gök Tanrı, Deniz Tanrısı'na emretmişti. "Bırak!" diye. Emir yerine getirildi, deniz kızı bırakıldı. Fakat Gök Tanrı, adamla deniz kızını, bir çift martı yapmıştı. Mutluydular, uçtular, yıkandılar, çırpındılar...
     Balıkçı köyünde herkes adamı aradı, bulamadı.
     Yalnız oldum olası denize aşık Deli Davud;
     - "Onu deniz kızı helâk etmiştir." dedi.
     Sonra gökte uçuşan bir çift beyaz kuşu gördü. Deniz köpüğünden yapıldıklarını anladı. Başlarının üstünde uçuşan kuşları, bütün balıkçılara da gösterdi.
     - "Martı!" dedi. "Martı!.."
     Bu sözü kimse bilmiyordu. Herkes "martı" deyip, işin içinden sıyrıldı. Ve böylece deniz köpüğü ile adamın buluşmasından, günlerce binlerce martı türedi. Yalnız nedense balıkçının evinden hiç ayrılmadılar.
     Bütün herkes, balıkçı köyünün halkı ağız birliği ettiler:
     - "O" dediler, "kuş oldu!.."
     Sonra sahile vuran salın parçalarını gördüler.
     Yeni Kıroba Gazetesi,  ? / Aydın

     Oyhan Hasan BILDIRKİ